Anılarına Saygıyla

elliDER Eğitim Destek Bursları ve elliDER Başarı Burslarıyla bizlerde emekleri bulunan değerli öğretmenlerimizi anıyoruz. Eğitim gönüllülerimizin katkılarıyla öğretmenlerimizin yanı sıra, farklı isimlere özel burslar da oluşturuyoruz.

Anı Bursu Fonlarımız

Aynur Aydın Burs Fonu

Derneğimizin anı metni hazırlanmaktadır.

Ali Bağdatlıoğlu Burs Fonu

Heybetli Müdürümüz: 
Ali Bağdatlıoğlu

Vefatından birkaç gün sonra Cumhuriyet Gazetesi’nde, 1975 mezunlarımızdan gazeteci – yazar Metin Tükenmez imzasıyla yayımlanan makalede “okulun kapısındaki heybetli duruşuyla başı dağ, saçları kardı” diye anlatılıyordu Ali Bağdatlıoğlu. Aradan geçen onlarca yıla rağmen, pek çok öğrencisi, bugün hâlâ o heybetli duruşuyla anımsıyor Ali Bağdatlıoğlu’nu. Etiler Liseliler için bu heybetli duruş, iyi yetişmiş, mesleğini hakkıyla yapan iyi bir öğretmeni; adil, yürekli ve dirayetli bir müdürü; kısacası “gerçek” bir eğitimcinin temel özelliklerini simgeliyor; yıllar öncesinde olduğu gibi bugün de ve aynı tazelikle…

Açık görüşlü, demokrat ve vizyon sahibi bir eğitimci olarak tanınan Ali Bağdatlıoğlu, “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” nesillere inanmış Cumhuriyet öğretmenleri kuşağının, Etiler Lisesi’ndeki değerli temsilcilerindendi. Pek çok Etiler Liselinin yetişmesinde önemli katkıları bulunduğu gibi Etiler Lisesi’nin kuruluş dönemine yönetici olarak da damgasını vurmuştu.

Ali Bağdatlıoğlu, öğrenmeyi başlı başına bir amaç olarak kabul etmeyip bir eğitim vasıtası olarak ele alıyordu. 1970’lerin hemen başında, Etiler Lisesi öğrencilerine hitaben yazdığı ve dönemin yıllıklarında yayınlanan mektubundaysa bir eğitimci olarak öncelikli amacını şöyle açıklıyordu: “Öğrencilerimi … hür ve bilimsel düşünce gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, topluma karşı sorumluluk duyan, yapıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek.”

Ali Bağdatlıoğlu Hocamızı, O’nun bizlere ve okulumuza olan katkılarını, bir eğitimci olarak temsil ettiği değerleri bir kez daha saygıyla anımsarken, Ali Bağdatlıoğlu Hocamızı genç Etiler Liselilerle de tanıştırıyoruz.

Kısa Yaşam Öyküsü

Ali Bağdatlıoğlu, 1927 yılında, Trabzon Akçaabat’da doğdu. Lise eğitimini Trabzon Lisesi’nde tamamladı. Ardından Gazi Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi Bölümü’nü bitirdi. 1948 yılında Bayburt Ortaokulu’nda beden eğitimi öğretmeni olarak göreve başladı ve eş zamanlı olarak aynı okulun müdürlüğüne atandı. Uzun bir süre Bayburt Ortaokulu’nda çalışan Bağdatlıoğlu, bu süreçte fark derslerini vererek beden eğitimi öğretmenliğinin yanı sıra tabiat bilgisi öğretmenliği için de yeterlik aldı.

1963 yılında İstanbul’a tayin edildi ve henüz çok yeni bir okul olan Etiler Lisesi’nde göreve başladı. Ali Bağdatlıoğlu’nun Etiler Lisesi’yle yollarının kesiştiği bu dönemde okulumuz, “Levent Ortaokulu” adıyla yalnızca ortaokul düzeyinde eğitim vermekteydi. Okulda ağırlıklı olarak tabiat bilgisi derslerine giren Bağdatlıoğlu, okulumuzun liseleşme sürecinde aktif görevler üstlendi. Lisenin (o dönemki adı Levent Lisesi) kurulmasının ardından, 1971 yılında müdür yardımcılığı görevine getirildi. 1972 yılında ise okulumuzun müdürlük görevini üstlendi ve emekli olduğu 1976 yılına kadar bu görevini sürdürdü.

Ali Bağdatlıoğlu, yine bir öğretmen olan ve uzun yıllar Levent Kız Meslek Lisesi’nde görev yapan Gönül Bağdatlıoğlu’yla evli ve üç çocuk (Ayşe, Cemalettin ve Arzu) babasıydı. Çocuklarından Ayşe Bağdatlıoğlu Boyacıoğlu okulumuzun 1972 mezunları arasındadır.

Ali Bağdatlıoğlu 1 Ekim 2010 tarihinde, İstanbul’da vefat etti.

Ersen Düzce Burs Fonu

Nevi Şahsına Münhasır Kişiliğiyle 
Edebiyat Öğretmenimiz Ersen Düzce

Ersen Düzce Hoca, 1937’de Eskişehir’de doğdu. Eskişehir İnkılap İlkokulu’nu ve Eskişehir Lisesi’ni bitirdi. Eğitimini, dil ve edebiyata olan merakı ve edebiyat öğretmeni olma isteği nedeniyle Ankara Üniversitesi Dil, Tarih, Coğrafya Fakültesi’nin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde sürdürdü. Onun bu tercihinin arkasında bir dede vasiyeti de vardı: Aslen Çerkez olan ve Anadolu’ya yerleştiğinde tek kelime bile Türkçe bilmeyen dedesi, çocuklarını “bu vatanı vatan belleyecek, Türk dilini çok iyi öğreneceksiniz. Alın terinizi akıtmadığınız bir işten, tek bir lokma yemeyeceksiniz” diye yetiştirmişti. Babası da çocuklarını bu vasiyete uygun biçimde yetiştirip okuttu. Oğlu inşaat mühendisi, küçük kızı diş hekimi oldu. Ortanca çocuğu ise dede vasiyetine tümüyle sahip çıkarak Türk dilini en ince ayrıntısına kadar öğrenme ve öğretmenlik mesleği aracılığıyla öğrendiklerini öğrencilerine aktarma yolunu seçti.

Üniversiteyi bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Florence Nightingale Hemşirelik Yüksekokulu’na atanan Ersen Düzce Hoca, bu okulda hem edebiyat dersleri verdi hem de okulun yurt müdürlüğünü yaptı. Bu dönemde, ilkokul ve liseden arkadaşı Mehmet Düzce ile yolları yine kesişti. İstanbul’da gerçekleşen bir sürpriz karşılaşma, ömür boyu sürecek bir evliliği de beraberinde getirdi. Evlilik sonrası, eşinin işi nedeniyle bir süre İzmir’de, ardından İzmit’te yaşadı. 1978 yılında ise yine eşinin işi nedeniyle İstanbul’a döndü ve Levent’teki evine yerleşti.

Ersen Düzce Hoca, İzmir ve İzmit’te yaşadığı yıllarda çalışmamıştı. Bunda, eşinin işi nedeniyle yaşayacakları şehre ilişkin belirsizliğin büyük etkisi vardı. İstanbul’a döndüğünde Vefa Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak atandı. Bir süre sonra tayinini Etiler Lisesi’ne istedi. Evinin çevresinde yaptığı yürüyüşlerde her gün önünden geçtiği, sokakta, apartmanda öğrencileriyle sık sık rastlaşıp konuştuğu Etiler Lisesi ona çok daha cazip gelmişti; böylece öğrencileriyle yakından ve daha fazla ilgilenebilecekti. 1980 yılında müdür muavini ve edebiyat öğretmeni olarak okulumuzda göreve başladı. Görevini, emekliye ayrıldığı 1994 yılına kadar sürdürdü.

Kendi dünya görüşü içinde aile kavramına büyük önem atfeden Ersen Düzce Hoca’nın, eşiyle mutlu ve uyumlu bir evliliği vardı. Eşiyle birbirlerine, birbirlerinin özel alanlarına, zevklerine ve isteklerine azami derecede saygı gösterirlerdi. Ona göre, saygıyı garanti altına alan pek çok kurala sahip bu evlilik, kurallara tam riayet edildiği için hiçbir zaman sarsılmamıştı. Bu da mutluluklarının temel kaynağıydı. Ancak bu mutlu evlilikten çocukları olmadı. “Sınırsız ve hesapsız” diye nitelediği içindeki çocuk sevgisini öğrencilerine ve yeğenlerine yönlendirdi. Buna eşini de bütünüyle ortak etti. Kardeşi Hayriye Özdöl, “öğrencilerini çok sevdi. Yeğenlerini, yeğenlerinin çocuklarını da çok severdi. İçindeki çocuk sevgisini, öğrencileri ve yeğenleri üzerinden tatmin etti” diyerek anlatıyor ablasını.

Yeğenlerinden Esen Yücel Sipahi ise şu cümlelerle söz ediyor halasından: “Bize sürekli “dik durun” der, dik durmamızı tembihlerdi. O gittikten sonra düştü omuzlarım. Sanki inadına kambur durmaya başladım. Babam öldüğünde ben 14 yaşındaydım. “Ben şimdi babasız ne yapacağım” diye ağlarken “ben varım” demişti. Benim halamdı; babam oldu, baba yadigârım oldu. Öğretmenim, akıl hocam, yol göstericim oldu.”

Yeğenleriyle olan ve koşulsuz bir sevgiye dayanan ilişkisi, saygıdan ve kurallardan da beslenmekteydi. Örneğin, öğrencilerinin hemen anımsayacağı pek çok yasak, çocukları gibi gördüğü yeğenleri için de geçerliydi: Suyu, elektriği, yemeği, kâğıdı – kalemi israf etmek, büyüklerin sözünü kesmek, büyüklerin karşısında bacak bacak üstüne atmak, giysilere ve eşyalara hoyrat davranmak, insanlara özel hayatlarına ilişkin sorular sormak, sakız çiğnemek, yüksek sesle konuşmak gibi. Bir başka yeğeni Betül Ekimci, “bu yasakların anlamını yıllar geçtikçe daha iyi anladım. Halam, zarafeti ve asaletiyle beni küçükken de çok etkilemişti. Yaş aldıkça hayranlığım ve saygım daha da arttı” diyor.

Eşiyle ve yeğenleriyle olan ilişkisinde sevginin yanı sıra saygıyı, kuralları ve pozitif anlamda mesafeyi önceleyen Ersen Düzce Hoca, okulda da benzer bir kimlikle çıktı öğrencilerinin karşısına. Yöneticilik stajını onun rehberliğinde tamamlayan Hülya Çavuş Hoca, “hata yapıp düzeltmeyi anlamsız bulur; işi, baştan sıkı tutup hatasız ilerlemek isterdi. Bu nedenle oldukça detaycı, kuralcı ve titizdi” diye tanımlıyor meslektaşını.

Ersen Düzce Hoca, bir edebiyat öğretmeni olarak da detaycı ve titiz bir profil çizdi. Edebi metinleri tarihsel bağlamı içinde ele alan anlayışıyla, edebiyat tarihi yönü ağır basan derinlikte dersler yapardı. Şiir ve metin incelemelerinde çıtayı epey yüksekte tutar ancak tüm sınıfı o çıtaya taşımayı başarırdı. Büyük titizlikle hazırlanarak verdiği derslerinde, dilbilgisi ve imlayı çok önemser; öğrencilerinden zengin bir kelime hazinesi, doğru telaffuz ve doğru vurgulama beklerdi. Bir sanat olarak edebiyatın hazzına varmış, ezberinde mısralar bulunan, ifadeleri güçlü öğrenciler yetiştirmek amacındaydı. Öğrencilerini çok farklı özellikleriyle tanıması, tanımak için özel bir çaba harcaması, onlarla çok yakından ilgilenmesi ve aniden sinirlenebilen yapısına rağmen hep galip gelen şefkati, onu, öğrencilerinin gözünde ayrıcalıklı kıldı. Hep “nevi şahsına münhasır” kişiliğiyle anımsandı; asaleti, zarafeti ve mükemmel Türkçe telaffuzu hiç unutulmadı.

Ersen Düzce Hoca iyi bir eğitimci ve iyi bir öğretmen olmanın yanı sıra kendi ayakları üzerinde duran, modern Türk kadını imajıyla da öğrencilerinin hafızasına kazındı. Özgüveni, sağlam duruşu ve net üslubu bu imajın ana unsurlarıydı. Bu imajı, kısacık kızıl saçları, gümüş zincirli yakın gözlüğü, şık giysileri ve takılarıyla tamamladı. Güzel giyinmeyi çok severdi. Konfeksiyondan hazzetmez, ipek gömleklerini terzilerde özel olarak diktirirdi. El işlerine ve el işçiliğine de merakı vardı. Telkârî parçalar, çeşm-i bülbüller, nadir porselen fincanlar, el işlemesi kırlentler, beyaz iş örtüler onun evine yerleşti mi bambaşka bir yolculuğa başlardı. El dokuması halıları, yöresi ve iplik sayısı gibi özellikleriyle bir bakışta tanırdı. Kendisi de çok güzel nakış ve örgü işleri yapar, bunları sevdiklerine hediye etmekten büyük zevk duyardı.

Daha çok İstanbul’da yaşamakla birlikte Eskişehir’den hiç kopmamıştı. Bir taşra kenti olarak bıraktığı Eskişehir’in, zaman içinde yakaladığı gelişimden keyif alıyor, ilkokul ve liseden arkadaşı Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in kente katkılarını gururla izliyordu. Emeklilik sonrası için zaman zaman Eskişehir’de sakin bir yaşam hayali kursa da tercihi Bodrum’dan yana oldu. Emekliliği sonrası yılın büyük kısmını Bodrum’da geçirmeye başladı.

elliDER’in ilk üyelerinden olan Ersen Düzce Hoca, 10 Nisan 2014 tarihinde vefat etti. Bu hiç beklenmedik ayrılık, öğrencileri için oldukça sarsıcıydı. Öğrencileri, ondan öğrendikleri dizelerle teselli etmeye çalıştılar birbirlerini; sevdiği şairlerin, sevdiği dizeleriyle uğurladılar çok sevdikleri edebiyat öğretmenlerini: Sahi, ne kadar da erken demir almıştı meçhule giden bu gemi!

Ersen Düzce Hocamızı, O’nun bizlere ve okulumuza olan katkılarını, bir eğitimci olarak temsil ettiği değerleri bir kez daha saygıyla anımsarken; O’nu, burslarımız aracılığıyla genç Etiler Liselilerle de tanıştırıyoruz.

Süha Hakgüden Burs Fonu

İdeallerin Peşinde Koşarken:
İngilizce Öğretmenimiz Süha Hakgüden

Süha Hakgüden 1928 yılında İstanbul’da doğdu. Beşiktaş Nilüfer Hatun İlkokulu’nu tamamladı. Babasının tayini nedeniyle gittikleri Bitlis’te ortaokulu, Diyarbakır’da liseyi bitirdi. Ailesinin maddi durumu iyi olmasına ve babasının bu nedenle itiraz etmesine rağmen DMO’da (Devlet Malzeme Ofis) çalışmaya başladı. Babasının tayini nedeniyle gittikleri Samsun’da da DMO’da çalışmayı sürdürdü. Babasının tayini dolayısıyla Adana’ya geçtiklerindeyse Adana Kız Öğretmen Okulu’nda ambar memuru olarak göreve başladı.

Bu okulu ve okuldaki öğrencileri çok sevdi. Her fırsatta öğrencilerle yakından ilgilendi. Yoksul öğrencilere, babası aracılığıyla, önemli maddi katkılar sağladı. Babasının tayini Balıkesir’e çıkınca, Öğretmen Okulu’ndaki öğrencilerden ayrılacağı için büyük üzüntü yaşadı. Ailesinin tüm itirazlarına rağmen Balıkesir’e gitmeyip Adana’da kalma kararı aldı.

Adana’da yalnız yaşadığı dönemde, ABD’li bir hanımdan İngilizce dersleri aldı. Yoğun bir çalışmayla sağlam bir İngilizce alt yapısı oluşturdu. Adana’da geçirdiği bu süre, ondaki öğretmen olma düşüncesini de uyandırıp geliştirdi. Yine yoğun bir çalışmayla, fark dersleri dışarıdan vererek, Adana Kız Öğretmen Okulu’nu bitirdi. Ardından, Ayvalık Cunda (Alibey) Adası’nda bulunan ve halk arasında Despot’un Evi olarak bilinen Yetiştirme Yurdu’na öğretmen olarak atandı.

Adana’da kazandığı paranın ve babasının cömertçe gönderdiği harçlıkların neredeyse tamamını, Adana Kız Öğretmen Okulu’ndaki yoksul öğretmen adayları için harcamaktaydı. Bu öğrencilere desteğini hiç aksatmadan sürdürmesine imkân verecek bir planlama yaptıktan sonra, çok sevdiği öğretmen okulundan ve Adana’dan ayrıldı. Önce Ankara’ya giderek Gazi Eğitim Enstitüsü’nün sınavlarına girdi. Ardından da yetiştirme yurdunda, görevinin başına geçti. Ailesi, tüm bu gelişmelerden, Süha Hakgüden Hoca, Cunda Adası’nda öğretmen olarak göreve başladığı zaman haberdar oldu.

Süha Hakgüden Hoca, yetiştirme yurdundaki öğrencileriyle yakından ve titizlikle ilgilenmekteydi. Öğrencilerinden, hiçbir yakını bulunmayan, oldukça zayıf ve çelimsiz gözüken, Yahya adlı bir göçmen çocuk özellikle ilgisini çekmişti. Yahya’yı çok zeki buluyor, öğretilen her şeyi hızla kavradığını, kendini her bakımdan geliştirmeye samimi bir istek duyduğunu gözlemliyordu. Yahya’ya okul saatleri dışında da yoğun biçimde ders çalıştırmakta, onun davranış gelişimiyle ayrıca ilgilenmekteydi. Yahya’nın başarısını gördükçe tarifsiz bir mutluluk yaşıyordu.

Cunda Adası’ndaki yetiştirme yurdunda görevine devam ederken, Gazi Eğitim Enstitüsü’nün sınavını kazandığını öğrendi. Enstitüye devam edebilmesi için öğrencilerini bırakıp, Ankara’ya gitmesi gerekecekti. Ancak Yahya’yı kesinlikle bırakamayacağını düşündü. Konuyu babasına açarak; babasını, Yahya’nın koruyucu ailesi olması için ikna etti. Resmî işlemler hızla tamamlandı. Yahya, Hakgüden ailesinin Balıkesir’deki evine taşındı; 12 yaşındayken, diğer kardeşlerden hiç ayrılmayacak biçimde, yeni bir aileyle yepyeni bir yaşama başladı. Tıp alanında ilerleyen Yahya, yalnızca mikrobiyoloji profesörü olmakla kalmayıp, bu alana yaptığı bilimsel katkılarla uluslararası bir saygınlığa eriştiğinde Süha Hakgüden Hoca’nın en önemli gurur kaynaklarındandı.

Eğitimine devam etmek üzere Ankara’ya giden Süha Hakgüden Hoca ise Gazi Eğitim Enstitüsü’nün İngilizce Öğretmenliği Bölümü’nü 1957 yılında bitirdi. Aynı yıl Urfa Lisesi’ne İngilizce öğretmeni ve müdür yardımcısı olarak atandı. 1960 yılında da ailesinin de bulunduğu Balıkesir’e, Muharrem Hasbi Lisesi’ne tayin oldu.

1966 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın bursuyla İngiltere’ye gitti ve mesleki birikimini daha da geliştirdi. İngiltere dönüşünde, İstanbul Gültepe Orta Okulu’na tayin edildiğini öğrendi. İstanbul’da, vefatına kadar oturacağı, 4. Levent’teki evine yerleşti. Bu okulda bir yıl kadar İngilizce öğretmenliği ve müdür yardımcılığı yaptı. Aynı dönemde, kısa süren bir evlilik de gerçekleştirdi. 1969 yılında Etiler Lisesi’ne (o zamanki adıyla Levent Lisesi) atandı. Emekli olduğu 1980 yılına kadar Etiler Lisesi’nde İngilizce öğretmeni olarak çalıştı. Emekliliği sonrasındaysa müdür yardımcısı ve İngilizce öğretmeni olarak Ata Koleji’nin kadrosunda yer aldı.

Süha Hakgüden Hoca, kendini bütünüyle mesleğine adamış, idealist bir öğretmendi. Toplumun kalkınmasının yegâne aracı olarak eğitim – öğretimi görüyordu. Atatürk devrimlerine yürekten bağlılık duymakta, kendini çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin “bir” öğretmeni olarak tarif etmekteydi. Mesleğinden ödün vermeyen bir yapısı vardı; mesleğinden ödün vermeyi çağdaş Türkiye’den ödün vermekle eşdeğer saydı. Etiler Lisesi’nde görev yaptığı süre boyunca, mesleğinde titiz, işinde çalışkan, okulda disiplinli bir öğretmen olarak tanındı. Derslerinde de yine titiz ve disiplinli bir öğretmen olarak bilindi. Öğrencilerinden üzerlerine düşeni tam olarak yapmalarını ister, eksik veya hata kabul etmekte zorlanır, onlardan kapasitelerini sonuna kadar kullanmalarını beklerdi. Öğretmek konusunda oldukça sabırlı biraz da ısrarcıydı. Görev yaptığı süre boyunca Etiler Lisesi’nde güçlü bir İngilizce eğitimi vermenin yanı sıra, öğrencilerinin her türlü sorununa çözüm üretmek için de çaba harcadı. Öğrencileriyle karşılıklı güven üzerinde gelişen ve vefatına kadar devam eden ilişkiler kurdu. Pek çoğu komşusu olan velileriyle de uzun yıllar devam eden, güçlü ilişkileri oldu.

Okuldan arta kalan zamanlarının çoğunu, “nasıl daha iyi öğretebilirim” sorusuna yanıt arayarak geçiren Süha Hakgüden Hoca’nın dinlenmek için ayırdığı zamanlardaki en büyük zevki, bilhassa nihavent makamındaki Türk sanat müziği eserlerini dinlemekti. Kulağı ve sesi çok iyiydi. Pek çok güfteyi ezberden bilirdi. Örgü, nakış ve dikiş ise onun ölümüne kadar devam ettirdiği hobisiydi. Kendi kıyafetlerini kendi örüp dikmeyi önemser; bunu, mütevazı bir yaşamı bilinçli olarak tercih etmesinin bir yansıması olarak kabul ederdi. Vefatından önce, son kez katıldığı elliDER’in öğretmenler günü yemeğinde giydiği zarif takımı da yine kendisi dikmişti.

elliDER’in ilk üyelerinden olan Süha Hakgüden Hoca, 22 Aralık 2018 tarihinde, İstanbul’da vefat etti. Süha Hakgüden Hocamızı, O’nun bizlere ve okulumuza olan katkılarını, bir eğitimci olarak temsil ettiği değerleri bir kez daha saygıyla anımsarken, burslarımız aracılığıyla Süha Hakgüden Hocamızı genç Etiler Liselilerle de tanıştırıyoruz.

Turgut Sağım Burs Fonu

Zarafeti ve Unutulmaz Türkçe Dersleriyle
Müdür Muavinimiz Turgut Sağım

Turgut Sağım Hoca, ince – uzun fiziği, şık giyimi, özenle taranmış saçları, duruşu ve beden diliyle, ilk bakışta bile, zarafetin tam karşılığıydı. Etiler Liseliler bu zarafeti, Turgut Sağım Hoca’nın yalnızca dış görünüşünde değil, davranışlarında, konuşmalarında ve insan ilişkilerinde de doyasıya tattı. Bu nedenledir ki Turgut Sağım Hoca’dan her bahis açıldığında, öğrencilerinin dudaklarından dökülen cümleler hep “çok zarif bir beyefendi” tanımlamasıyla başladı.

Turgut Sağım, Cumhuriyet dönemi öğretmenler kuşağının iyi yetişmiş ve kendini öğretmenlik mesleğine adamış değerli üyelerindendi. İşini titizlikle yapan, disiplinli, öğrencilerine zaman ayırıp onların sorunlarına çözüm üreten bir yönetici olarak tanındı. Yalnızca bir yönetici olarak değil, çok sevilip sayılan bir Türkçe öğretmeni olarak da Etiler Lisesi’nde ve öğrencilerinde derin izler bıraktı. Öğrencilerinin “rüya gibiydi” diye nitelediği Türkçe dersleri, dil ve analitik düşünce arasındaki bağ üzerinde yükseliyor; Etiler Lisesi’nin sınıflarında, Turgut Sağım Hoca’nın etkileyici ses tonundan, O’nun güzel Türkçesi ve kusursuz telaffuzuyla öğrencilere ulaşıyordu.

1974 yılı mezunlarımızdan ve aynı zamanda öğretmenlerimizden Şule Aksu, “Turgut Hoca olağanüstü güzellikte ders anlatırdı. Giyimi-kuşamıyla, duruşuyla, bakışıyla, ses tonuyla, konuşmasıyla, her şeyiyle dört dörtlüktü. Harikuladeydi” diyor. Şule Aksu, dönemin öğrencilerinin Turgut Sağım Hoca’ya büyük hayranlık beslediğini belirtirken o günlere dönerek “hatta belki de Turgut Hoca’ya âşıktık. Elbette bir çocuğun babasına olan aşkı gibi…. Turgut Hoca, talebelerini kendi çocuklarından hiç ayırt etmezdi” ifadelerini kullanıyor.

Turgut Sağım Hoca’nın eşi, okulumuz öğretmenlerinden ve müdür yardımcılarından Nimet Sağım Hoca da aynı noktanın altını çizerek “Turgut için çocukları neyse, talebeleri de oydu. Zerre kadar fark yoktu” diyor.

Turgut Sağım Hoca’nın her üçü de okulumuz mezunları arasında olan çocuklarıysa O’nu “her şeyden önce bir öğretmen” diye tanımlarken, Turgut Sağım Hoca’nın işine ve o işin özünü oluşturan öğrencilerine olan büyük sevgisini “bir aşk” olarak tarif ediyor. “Çocukken babamızın öğrencilerine olan ilgisini, sevgisini, ayırdığı vakti çok kıskanırdık” diye ekleyen ikinci kuşak Sağımlar, elbette bugün Turgut Sağım Hoca’nın bu büyük aşkıyla gurur duyuyor.

Turgut Sağım Hocamızı, O’nun bizlere ve okulumuza olan katkılarını, bir eğitimci olarak temsil ettiği değerleri bir kez daha saygıyla anımsarken, burslarımız aracılığıyla Turgut Sağım Hocamızı genç Etiler Liselilerle de tanıştırıyoruz.

Kısa Yaşam Öyküsü

Turgut Sağım, 1932 yılında, Erzincan’da doğdu. Bolu Erkek Öğretmen Okulu’nun ardından Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’nu bitirerek Türkçe ve resim öğretmenliği için yeterlik aldı. Mezuniyetinin ardından Adıyaman Besni Ortaokulu’na atandı. Daha sonra Kilis Lisesi’nde ve Fethiye Ortaokulu’nda çalıştı.

1970 yılında İstanbul’a geldi. İstanbul’daki ilk görev yeri kısa bir süre çalışacağı Gültepe Ortaokulu oldu. 1971 yılında, kuruluş aşamasında bulunan Yeni Levent Lisesi’ne vekil müdür olarak atandı; bu okulun kuruluşunu gerçekleştirdi.

1972 yılında, Etiler Lisesi’nde, müdür yardımcısı olarak göreve başladı. Emekli olduğu 1981 yılına kadar okulumuzdaki bu görevini sürdüren Turgut Sağım, emekliliği sonrasında Manajans’ta metin ve senaryo yazarlığı yaptı, farklı okullarda dışarıdan dersler verdi.

Okulumuz öğretmenlerinden ve müdür yardımcılarından Nimet Sağım’la evli olan Turgut Sağım, 3 çocuk babasıydı. Çocukları Yasemin Sağım 1973, Kemal Sağım 1974, Semih Sağım 1979 mezunlarımız arasındadır.

Turgut Sağım, 2000 yılında, İstanbul’da vefat etti.

Aleaddin Şalikoğlu Burs Fonu

Hasanoğlan’dan Etiler’e Görkemli Bir Tecrübe
Başmuavinimiz Alaeddin Şalikoğlu

1966 Eylül’ünde, İç Levent’teki küçük villada yılın ilk ders zili çaldığında Alaeddin Şalikoğlu Hoca, okulumuzdaki görevine henüz başlamıştı. Her zamanki gibi o gün de, babacan tavırları ve Nazım Hikmet’ten okuduğu dizelerle, tüm öğrencilerini kapıda karşıladı. Etiler Liseliler bu karşılamayla, yalnızca Cumhuriyet’in eğitim kadrosunun seçkin bir üyesiyle değil, aynı zamanda bir büyük eğitim tecrübesiyle tanıştı.

Alaeddin Şalikoğlu Hoca, eğitimin önemini çok küçük yaşta kavramış, oldukça zor koşullarda okumuş, Cumhuriyet’in eğitim üzerinde yükselecek devrimine ise bir öğrenci olarak yakından şahitlik yapmıştı. Öğretmenlik mesleğini tercih etmesinin ardında, eğitimin birey ve toplum yaşamı üzerindeki gücünü bizzat gözlemlemiş olmasının büyük etkisi vardı.

Genç bir eğitimci olarak Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ne atanınca, eğitim devriminin tam ortasında yer aldı. Köy Enstitüleri deneyiminin kalesi olarak kabul edilen Hasanoğlan’daki göreviyle hem çok özgün bir mesleki deneyim kazandı, hem de eğitim devrimimize inançla harç attı. Bu deneyimi, izleyen yıllarda, Anadolu’nun yoksul köylerinde, kasabalarında çoğalttı. Bu büyük deneyim için Etiler Lisesi, son duraktı. Okulumuzda 15 yıla yakın başmuavinlik yaptı.

Alaeddin Şalikoğlu Hoca’nın okulumuzda görev yaptığı yıllar, okul tarihimizin temel dönüm noktalarıyla kesişti: Yalnızca ortaokul düzeyinde eğitim veren okulumuzun lise bölümü, bu yıllarda kuruldu. Okulumuzun şu anki binasının bulunduğu arsa, bu yıllarda satın alındı; bu arsaya bugünkü binamız, bu yıllarda inşa edildi. Bu sürecin kurumsal aktörü, semt sakinlerinin kurduğu Levent Ortaokulu Lise Yaptırma Derneği’ydi. Arsamız, bu derneğin semt sakinlerinden topladığı bağışlarla satın alınmış; inşaat harcamasının önemli bir bölümüne bu bağışlarla kaynak yaratılmıştı.

Alaeddin Şalikoğlu Hoca’nın tüm bunlarda büyük emeği vardı. Velilerle kurduğu güçlü diyaloğu kalıcı bir işbirliğine dönüştürmüş, semt sakinleri arasında hızla tanınıp yerel bir önder misyonunu yüklenmiş, semtin gelişimini okulun gelişimine bağlayan düşünceyi akıllardan çıkmamak üzere bölgede tanıtmıştı. Etiler ve civarı, daha 1970’lere bile girilmeden, eğitim eksenli önemli bir sivil toplum girişimine ev sahipliği yapıyor; Köy Enstitüsü deneyimi, Alaeddin Şalikoğlu Hoca’nın başmuavinliğinde, bir anlamda Etiler’e de uyarlanıyordu.

Alaeddin Şalikoğlu Hocamızı, O’nun bizlere ve okulumuza olan katkılarını, bir eğitimci olarak temsil ettiği değerleri bir kez daha saygıyla anımsarken, burslarımız aracılığıyla Alaeddin Şalikoğlu Hocamızı genç Etiler Liselilerle de tanıştırıyoruz.

Kısa Yaşam Öyküsü

Alaeddin Şalikoğlu, 1925 yılında Artvin Şavşat’ın Şalcı Köyü’nde doğdu. 1945 yılında Ardahan Ortaokulu’nu, 1948 yılında Erzurum Erkek Öğretmen Okulu’nu bitirdi. Mezuniyetinin ardından Kars Çala İlkokulu’nda göreve başladı. Ardından Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ne atanarak bir süre burada çalıştı; genç bir eğitimci olarak önemli deneyimler kazandı. Daha sonra Artvin’in Ardanuç Bulanık, Şavşat Yoncalı ve Şavşat Şalcı ilkokullarında müdürlük yaptı. Aynı dönemde Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nden Türkçe öğretmenliği için de yeterlik aldı. Sonrasında Şavşat Ortaokulu’na atandı, aynı okulda müdür yardımcılığı ve müdür başyardımcılığı görevlerinde bulundu.

1966 yılında İstanbul’a geldi. Kısa bir süre Kadıköy Ortaokulu’nda çalıştıktan sonra, okulumuza müdür yardımcısı olarak atandı. Alaeddin Şalikoğlu, o dönem yalnızca ortaokul düzeyinde eğitim veren okulumuzun liseleşme sürecinde aktif idari görevler yüklenerek, bir sivil toplum girişimi olarak ortaya çıkacak lisemizin kuruluşuna büyük emek verdi. Liseleşme sürecinin tamamlanmasının ardından, Etiler Lisesi’nin (o zamanki adıyla Levent Lisesi) ilk müdür başyardımcısı sıfatıyla okulumuzdaki görevine devam etti. 1979 yılında emekli oldu.

Şazime Şalikoğlu ile evli olan Alaeddin Şalikoğlu üç çocuk babasıydı. Çocukları Erol, Turan ve Erdal, okulumuz mezunları arasında olmamakla birlikte, gerek babalarının okulumuzla olan ilişkisi, gerek Etiler’de ikamet etmeleri nedeniyle hep camiamızın birer ferdi olarak kabul edildi.

Alaeddin Şalikoğlu, 2014 yılında, İstanbul’da vefat etti.

İsme Özel Burslarımız

  • Prof. Dr. Toktamış Ateş Anı Bursu
  • Kubilay Aydın Anı Bursu
  • Rifat Bağdatlıoğlu Anı Bursu
  • Süha Hakgüden Anı Bursu
  • Prof. Dr. Selime Sezgin Anı Bursu (II)

Öğretmenlerimizin Anısına Fonlar

elliDER Eğitim Destek Bursları ve elliDER Başarı bursları, kaybettiğimiz hocalarımızın değerli anısına, isimlerine özel olarak kurulan fonlar üzerinden öğrencilerimize ulaştırılıyor. elliDER bu uygulamasıyla, anısına burs fonu kurulan hocalarımızın temsil ettiği yüksek mesleki değerleri, genç kuşaklara da tanıtma amacını taşıyor.

İsme Özel Burslar

elliDER Eğitim Destek Bursları ve elliDER Başarı bursları kapsamında, yönetim kurulu kararıyla, isme özel burslar da oluşturulabiliyor. İsmine özel olarak burs oluşturulacak kişinin vefat etmiş olması ön koşul.

Burs Vermek İsteyenler

Siz de laik, çağdaş ve bilimsel eğitimi destekleyin; öğrencilerimizin yanında olun. elliDER Eğitim Destek Bursu ve elliDER Başarı Bursu kapsamında burs vermek isteyen mezun ve mensuplarımızla eğitim gönüllüleri bizimle iletişime geçebilirler.

Etiler Liseliler Derneği

Bizimle iletişime geç!
Aramızda ol!
Facebook | elliDERInstagram | elliDER